9 Aralık 2014 Salı

İmdaaaat!!




Zaman içinde zamansızlık yaşıyorum sanırım.Hani böyle çokta o olsun,bu olsuncu bir insan değilim ama yedir,içir,uyut'tan sonra yapılabilcekler seçeneği şunlar oluyor genelde;

Sızarak uyumak
Etrafı toplayıp,arada ütü vs yapıp kendini paralayıp sızmak
Az biraz etraf toplayıp geri kalanı boşverip,bi kaç sayfa okuduktan sonra sızmak..



Yani genelde ne yapmış olursam olayım bi yerlerde sızıyorum.Gün içinde sürekli oradan oraya koşturan ve her daim benimle olmak isteyen bir cüce'm var ve ondan başka birşeyle ilgilenmemi genelde bir yere kadar kabul ediyor.Eğer ilgilenmemeye devam edersem yalandan ağlamaktan başlayıp,elimdeki nesnenin üzerine atlama,kitapsa delicesine yırtma,hiç olmassa saçlarımı çekerekten ''Annii,annii'' diye bıdır bıdır birşeyler anlatma girişimleri oluyor.Haliyle bütün gün yaptığım yedir,içir,yatır arada bişeyler yap,ye veya dinlenmeye çalış,sonra akşam olsun.Sonra e ben hiçbişi yapmadım/yapamadım'la günü bitirmek oluyor.

Ve bit tabiki içimden delice kitap okumak,hobilerimle ilgilenmek,yeni yıl üstü kart falan yapmak,hiç değilse evi darmadağın bırakıp gezmek,gezmek ve gezmek geliyor.Ama bana kalan hep şu yukarıda yazdıklarım oluyor.

Ve esasında annemlerle aynı sitede oturmama rağmen,kim olursa olsun bu çocuk nedense hep bana sarıyor.

Acaba klasik erkek çocukları annelerine düşkün olur tavrımı?Yoksa bana karşı pek mi bi sevgi dolu pıtırcığım bilemiyorum.Kendisini fevkaladenin fevkininde fevkinde seviyorum evet ama,feci halde İmdaaatt diye bağırasım var bu ara nedense..

A bide hala bitmeyen emzirme olayımız var ki galiba en çok o etken bu bağırıp,kaçma isteğimde.Yada baba kişisinin işten çok geç,hatta kimi zaman hiç gelmemesi..

Geçecek bugünler biliyorum,hatta belki çok çok eğlenceli olacak ileride ama,işte ne biliyim,bunu söyleyecek insanlara ihtiyacım var galiba..

Yani sizlerde de durum böyleyse hep beraber İmdaaatt diye bağırabilirizde şu sıra :)

26 Eylül 2014 Cuma

Anneliğin Montessori İle Sınavı..

Anne olmak eskiden kolaymış mir'im..Ne öyle aktivite saati vardı çocukların eskiden,ne rutini..Herkes evde ne pişirse ondan yerdi,nerdee öyle süslü püslü tabaklar,dur bebeme daha çok zaman ayırayım diye evin darmadağın olmasını umursamayan anneler..Yatıcaksın sözünün üstüne diklenmeler..

Biz o zamanlarda evden çok bahçede yaşardık mesela..annem bizi bahçeye bi salardı,zaruri ihtiyaçlar hariç sabah 10,akşam 9 mesai yapardık,tabi genellikle yazın :) Ki takılmazdıkda hiç,annem niye bizimle onu,bunu yapmıyo diye..O zaman annelerin yeri ev,çocukların yeri bahçe'ydi..

Ama şimdi öyle mi? Değil..Ne o bahçeli evler var artık,ne güvenilebilecek konu,komşu,akraba..Hem artık daha çok okuyan,araştıran anneler var.Çocuklarıyla zaman geçirmeyi önemseyen,yeri sadece ev olmayan anneler..



Ama bi yandanda yararlı olalım derken çocuğu aktiviteye boğup,öğrenmesine/keşfetmesine engel olan anneler,şartlar..

Mesela yaygın eğitim felsefelerinden biri olan Montessori'ye dair bir aktivite ele alalım..Kaptan kaba aktarmayı yapmayan anne-çocuk yok sanırım son zamanlarda,ki bizde dahiliz buna..Amaç çocuğun elle veya kaşık,cımbız vs ile önce büyük taneli nesne/bakliyatları bir kaptan diğerine aktarması..Basit,oldukça yapılabilir,ama çocuğun öğrenmesi için böyle bir aktivite'ye ihtiyacı yok..Çünkü bu becerinin ona öğretilmesi değil,deneyip keşfederek ve tamamen spontane olarak kendi kendine ortaya çıkması lazım..Tabi bu günümüzde ne kadar mümkün tartışılır..

İnsanlar şimdi akvaryumdan bozma fanuslarda,şartlar gereği bol korunaklı bir hayat yaşıyor ve işte bu hayatın getirisi bu oluyor..Yani esasında kendi kendine yapabileceği bir yaşam becerisini çocuğa binbir ihtimamla öğretmek,olmayınca dertlenmek..Çocuğun hata yapmasına izin vermeden,sürekli öğrenmesini ve öğrenmesini istemek..Ve herkese bakın ne kadarda ilgili/bilgili anneyim,bakın çocuğum neler başarıyor diyebilmek sanki amaç..

Yanlış anlaşılmasın burda kimseyi yermek yada laf sokmak değil amacım,ama hani bişey yapalım,faydalı olalım derken,bende dahil hepimiz çuvaldızı kendimize bi batırmalıyız..
Elbette anneler olarak çocuğumuzu eğitmek,bilgilendirmek görevimiz ve elbette ki bu eğitim felsefesinin büyük getirileri var ama keşke her çocuk deneyimleyerek öğrense herşeyi,anneler yanlarında arkadaş olsa sadece..

Mümkün mü?

Belki..

Çocuğumuzun kendi kendine öğrenip/keşfetmesi için gerekli olan bütün şartları yaratmaya bakalım kafi..Parktan,bahçeden,hayvanlardan ve en önemlisi hayattan uzak tutmayalım..Yani ben öyle yapmaya çalışıyorum..Çocuğumu illa her gün aktivite yapması gereken minik bir midilli olarak görmüyorum mesela,evde olduğumuz her zaman diliminde ona birşeyler öğretmeye çalışmıyorum,hayatı deneyimlemesini izliyorum,yavaş yavaş ama emin adımlarla..

Yoksa bitmez bu anneliğin Montessori ile sınavı..

Foto: Net'ten..Montessori felsefesinin kurucusu Maria Montessori



24 Ağustos 2014 Pazar

Şişman Çocuk = Sağlıklı Çocuk..


Sevgili Büyüklerim..

Anneanneler,Babaanneler,Halalar,Teyzeler..

Şişman Çocuk = Sağlıklı Çocuk 

demek değildir..

Tamam anlıyorum şöyle severken eti,budu elinize gelsin istiyosunuzda doktor kontrollerinde gelişimi normal parametrelerde ilerleyen bebelere neden Afrika ülkelerindeki çocuklar gözüyle bakıyorsunuz bunu anlamıyorum..

Şişman olup hastalıklara davetiye çıkaracağına,zayıf ama sağlıklı olsun..

Lütfen onu yedir,bunu ağzına tıkıştır,yemediyse zorla,ayak üstünde 1001 takla atarak başarırsın falan demeyin..


Yemesse yemiyor bu veletler..

He keza yemesinler diyelim,bi öğün açlıktan henüz ölen kimse olmadı :)



23 Ağustos 2014 Cumartesi

Teyzeler..

Teyzeler Teyzeler..
Pısı pısı pısı teyzeler..



Allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın sevgili teyzeler..Ahkam kesmediğiniz bi konu,dahil olmadığınız hiçbi olay yok..Sanırsın Dedektif Gadget Türkiye şubesi,şubeleri..

15 Temmuz 2014 Salı

Dağınık Olmak Yada Olmamak..

Evde 14 aylık bir bebe olunca,malum gündem bi tabi ki onun üzerinden belirleniyor..Bebe kişisi erkek ve de çok hareketli olunca,peşinde gezmek,ardından toplamak,toplamak ve toplamaktan başka bir şey yapılamıyor haliyle..

Annelik konusunda içgüdüsel davranıp,çocuğu sıkmadan,eğlendirmek ve çoğu şeyi yapmasına izin vermek gibi bir yaklaşım düstur edinince,bu son da kaçınılmaz oluyor..Ama ne yalan söyliyim bu içimdeki miskin kedi'ninde işine geliyor çoğu zaman..Yani bi nev-i karşılıklı mutluluk oyunu bizimki..



Dağıtmasına hatta bazen kırmasına bile izin veriyor,sonra topluyor,topluyor ve topluyorum..Her çekmece'de bambaşka bir sürpriz karşılıyor beni çoğu zaman.Bazen de traji komik anılar..Kendi kendine giyinme çabaları,olur olmadık yerlere taşıdığı kitapları,mandal tutkusu..

Ama hiçbiri onun keşfetmesinden,eğlenmesinden önemli değil..Hee arada bir atarlanıyorum ama o kadar da olsun artık..Zaten bu konuda Sevgili Secce'nin Benim Kirim,Benim Pasağım yazıları en büyük moral kaynağım :)

Bu konuda beni eleştiren,gerek bakışları gerek sözleri ile bunu hissettirenler de var,ama onlara hatırlatmak istediğim şu; Her anne,her çocuk ve yaşadıkları ilişki özel'dir,kim nasıl mutlu oluyor,mutlu ediyorsa o şekilde yaşamalı kendi hayatındaki bu güzel süreci..Ve şunu da unutmamak gerekir ki çocuklu hayatta herşey çok çabuk değişiyor,bugünleri bile özliyeceğimize göre tadını çıkarmak en iyisi..Herkes kendi hayatına odaklansın bi de lütfen rica ediceğim :)

Yani benim için konu Dağınık Olmak Yada Olmamak değil..Hem ne demişler,Mutlu Çocukların,Dağınık Evleri Olur :)

6 Temmuz 2014 Pazar

Delilik Ülkesinden Notlar..


Anne'liğin Dünya üzerindeki tüm dillerde tek bir kelime ile özetlenmesi mümkün olsa,o kelime kesin olarak Deli'lik olur bence..

Zira Deli'lik her daim içinde bilginliğide barındırıyor ne kadar ironik olsa da..Burda kast ettiğim Deli'lik kadın ruhunun kılı 40 yaran yapısından kaynaklı hayat görüşü tabiki :) E bu durumda ufacık,her daim ilgi-sevgi bekleyen bir canlı'ya nasıl bodoslama atlamazki insan :) Ah onu yedi,vah bunu yaptı derken yavaş yavaş nasıl sıyırdığımızın farkında olamadığımızı ve günbegün kendimize bir Delilik Ülkesi oluşturup oradan,o çalar ben oynarım modda devam ettiğimizi düşünüyorum çoğu zaman :)

Benim Delilik Ülkesi'ne dahil olmam yada kendi ülkemi keşfetmem galiba ilk hamileliğime dayanıyor..Herşey yolunda giderken birden acı gerçeklerle yüzleşmem,sonrasında kaybedilen bir bebek,arkasından yaşanılan olumsuzluklar,ah o oldu,vah bu oldu,yok artık tüp bebek yapalım derken,bir baktım ki içimde bir can filizlenmiş ben bilmeden..Peki filizlendi de bitti mi? Hayır,aslında herşey bundan sonra başladı..

Hamileliğim sırasınca içten gelen bir dinginlik akabinde,pekde delirmeden kolaycacık aldım bebeğimi kucağıma..Ama ne zamanki kucağıma aldım,işte o zaman Delilik Ülkesi'nin kapılarını ardına kadar açtım :)

Mesela ilk olarak bana bu blogu açtıran,hatta hala defalarca kendime sorduğum soru peydah oldu başıma..Annemiyim Ben? şimdi..Nasıl,ne yani?Ne yapılacak? bir talimat listesi olsa keşke..Ki ben Dünya üzerindeki en olumsuzlar listesinin 1.'si,nasıl yaparım?

Ama yaptım,gerek iç güdüsel deyin,gerekse öğrenilmiş rol..1 hafta akabinde işi kotardım ve o zamandan bu zamana %99 bebeye kendim baktım..Önce sakinleşmeyi,sonra oğlumu ve kendimi dinlemeyi öğrendim,alıştım ona..Başta ki tüm korkularımın yersiz olduğunu,ama bi yandan da o korkulara hep yenilerinin eklendiğini gördüm..Çok mu pozitif'tim peki bu zaman diliminde?Hayır..Zırıl zırıl ağladığımda oldu,etrafımda herkesi taramak istediğimde..(ki bu hala oluyor arada) 

Annelik konusunda canımı en çok sıkan şey,herkesin her konuda diyecek lafı olması aslında..Kaç kilo? doğdudan başlayıp,Karnı aç,Üşümüş/Terlemiş,Yan yatsın,Böyle yapsın gibi gidebiliyor bu sorular/söylenebilecek olanlar..İyi niyet var tamam,ama suistimal'de var kesinlikle..Herkes bi herşeyi ben biliyorum havasında..Hani söylemese rahat edemiyor bu tipler denir ya aynen öyle..He bi de kadın kadın'ın kurdu valla..En çok kötülük hep hemcinslerden geliyor,ya madem biliyorsun,geçmişsin bu yollardan anlamaya çalışsana beni,ahkam kesmesen,destek olsan olmuyormu be ablacım?

Çocuk öyle tutulur/Yok yok böyle..
Aç bu aç/ Sakın mama verme..
Yürümedimi daha? / Yürüteçe koy yürüteçe..
Konuştumu? 
Hastamı?
Bla Bla Blaaaaa..

Bi susun ya,bi huzur verin..Destek olun sadece,o da istersek..Kendi çocuğumuza dair en doğruyu biz biliriz,Anne'siyiz çünkü..Okuyoruz,araştırıyoruz,deneyimliyoruz..Saygı duyun..Fikir paylaşalım,ama dayatmayın birşeyi..Artık ne biz sizin zamanınızdaki anneleriz,ne de çocuklarız..

Zaten Anne olmak yeterince karmaşık,çoğu zaman delirtici sorular ve bir vicdan muhasebesinden ibaret,daha fazla yük olmayın..

Bırakın Deli'liğimizi delicesine yaşayalım artık :)

Benim Ülke'den Selamlar Herkese..

PS:Delilik Ülkesinden Notlar çok sevdiğim bir yazarın,çok sevdiğim bir kitabının ismi..


5 Ocak 2014 Pazar

Anne Kafası

Son post'u 8 Ekim'de yazdığıma göre epey bir hezeyan biriktirmiş olmam sanırım çok olası :) Günler o kadar dolu dolu geçiyorki hemen hergün kendime başka bir konuyu hezeyan ediniyorum..Bu demek oluyor ki uzun uzun okumalık bir post bekliyor sizi :)


Hezeyan'lar çeşit çeşit,seç-beğen-al modundayım desem yeri :) ama şu ara gündemimde bir kaç başlık var..Gerçi sonuçta hepsi tek bir ortak noktada buluşmakta ama neyse..

İlk sırada 15 gün süren ve canımızdan bezdiren ilk hastalığımızın getiri/götürüleri..Kaç kez doktora gittik saymadım bile..Her biri başka telden çalıyorlar sağolsunlar,bir de işin Acil Servis kısmı var ki yazmalık bile değil,kime?neye?kızacağını şaşırıyor insan..Sonra durup kendinde patlıyor..Ben hasta ettim bu çoçuğu!!

İkinci sırada dişler,sağolsunlar pek bi nazlandılar,biraz huzursuzlukla birlikte hastalığa bile sebep oldular.Gerçi Verazeyn'den almış olduğumuz Kehribar Bebek Diş Kolyesi çok yardımcımız oldu bu süreçte,etkisinden artık kesinlikle eminim,yararı ne derseniz ağrıları daha hafif geçirmesini,daha huzurlu ve mutlu olması desem yetmezmi?İlk kolyemizi nötr'leştirme aşamasında şehir şebekesine armağan ettiğim için,sonrasında kolyesiz geçirdiğimiz günler,biraz zorladı bizi,ama 2 gündür yeni kolyemiz boynumuzda ve özlediğimiz o huzur yanıbaşımızda :) Şükürler Olsun..Bir de diş ağrısını azaltmak adına Karanfil Yağ'ıda çok öneriliyor,jel kullanmak istemeyen benim gibi anneler için :) Aa bu arada biz üstten beklerken bugün uç verdi alttan alttan minik inciler..

Üçüncü sırada ek gıda olayı..Bu ek gıda olayı o kadar derin ki sayfalarca yazsam hakkında anca anlatabilirim,zira Baby Led Weaning yani Türkçe karşılığı ile bebeğin kendini beslemesi'ni deniyoruz,bazen klasik usüle dönüyoruz falan kafam karmakarışık..Kendi yesin,yok yok ben besliyim,aman sağlıklı olsun,bugün başka bişi yesin derken kısa sürede sıyırmam çok olası gibi geliyor bana :) Bu süreçte severek yararlandığım Gurme Bebek ve Yiyorum Büyüyorum sitelerine ve güzel sahibelerine teşekkürlerimi sunarım,keza O Tabak Bitecek mi? kitabı ile Baby Led Weaning hakkında bilgilenmemi sağlayan sevgili Gün Yayıncılığa'da..

Ek gıda'yla bağlantılı olarak bir de neyi neden yesin? neyi neden yemesin? konusu var..Elimden geldiğince yapay tatlardan/gereksiz ilaç kullanımından uzak tutma çabasındayım..Yinede bazen herşey tamda istediğim gibi olmuyor,mesela ev yoğurdu,ev püresi,ev bisküvisi iyi,organik olsun,kimyasal içerik barındırmasın,abur cubura alışmasın kısmıda fena değil,ama ilaç kullanımında bu ara biraz çuvalladık,malum uzun süren bir hastalık atlattık ve akabinde düşük kan değerleri vs derken,pek de hayır deme şansımız olmadı kendilerine,yinede yeni tanıştığımız doktorun ilacı minimumda tutması,en azından aynı fikirde olmamız bir nebze rahatlattı beni..Tabi adece emzirdiğim günlerimi özlemiyorum desem yalan olur..Meğer ne rahatmışız öyle..Acıktımı hoopp emzir gitsin..Hazırlık yok,kirlenen üst baş yok,verdiği duygusal haz'da cabası yani :)

Ve işte tüm bu yazdıklarımın ortak noktası..Annemiyim Şimdi Ben?,Yok Ben Yetemiycem Bu Çoçuğa !!,Başaramıyorum,Benim Yüzümden vs vs eşliğinde durup durup kendini suçlamak..

İşte hezeyanların en büyüğü,ve belki de Annesi diyebiliriz ona..

Merhaba Suçluluk Duygusu..


 

Blog Template by BloggerCandy.com